FERHAN ŞENSOY – SANATİK

ne ç?kar?lan

Ferhan ŞENSOY, bugün Sanatik’in merceğinde yer alıyor. Kimdir, hangi kafadadır, nelerden etkilenmektedir, ne yapmaktadır, nasıl yapmıştır… Bütün bu soruların cevabını merak ettik ve hem kendimiz hem de sizler için Sanatik’te derledik.

FERHAN ŞENSOY KİMDİR ?

Usta tiyatrocu, şair Ferhan Şensoy FerhAntoloji kitabında, kendini 3. şahıs kullanarak kısaca şöyle anlatır: “Ferhan Şensoy, 26 Şubat 1951’de Çarşamba’da doğdu. Galatasaray ve Çarşamba liselerinde okudu; DGSA Mimarlık Bölümü’ne girdi. 1968’den sonra YENİ UFUKLAR ve SOYUT dergilerinde öykü ve şiirleri çıktı. 1971’de GRUP OYUNCULARI’nda profesyonel tiyatroculuğa adım attı. İlk oyunu HANELER, DEVEKUŞU KABARE TİYATROSU’nda sahnelendi. Fransa’daki tiyatro eğitiminden sonra MAGIC CIRCUS’ta Jerome Savary’nin asistanı ve oyuncu olarak çalıştı. 1980’de, İstanbul’da kendi topluluğu ORTAOYUNCULAR’ı ve bu tiyatroya oyuncu yetiştirecek tiyatro okulu NÖBETÇİ TİYATRO’yu kurdu. ORTAOYUNCULAR ekibiyle televizyon dizileri ve filmler çekti. 1989’da Ses Opereti’ni onararak Ses-1885’i açtı. 1994’de İÇİNDEN DALGA GEÇEN TİYATRO isimli gemi tiyatrosunda SEYİRCİLİ SEYİR DEFTERİ ve KIRKAMBAR-GECE TİYATROSU’nu gerçekleştirdi.”

Kavuk Meselesi

Yıllardır üretmeden duramayan ve Pandemi sürecini fırsat bilip harıl harıl kitap çıkarmaya devam eden Ferhan Şensoy ile ilgili meraklarımızı gidermeye kavuk meselesinden başlayalım. Rasim Öztekin’in kavuğu Şevket Çoruh’a vermesi hakkında ne düşündüğü sorulduğunda şu cevabı veriyor:

“Rasim Öztekin kavuğu devredecekti. Adaya karar vermiş. Fikrimi sordu. Uygun buldum.“

Kavuğun devredilmemesi geleneğe uymaz.”

Bilindiği üzere Ferhan Şensoy çok büyük isimlerle çalışma fırsatları yakalamış, hepsinin beğenisini kazanmış, tecrübe dolu bir sanatçıdır. Gelin bu isimlerle olan anılarına biraz göz atalım.

HALDUN TANER VE FRANSA’DAN GELEN ÇOCUK

“Haldun Taner ile tanışmamız benim Galatasaray Lisesi yıllarıma dayanır. Hangi oyun hatırlamıyorum. Tevfik Fikret salonunda Amatör bir oyun oynamıştık. Oyun sonu geldi. Ustam, “ Sen kabarecisin.” dedi bana. Kabare ne pek bilmiyorum ama Haldun Taner’in kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Heyecandan dizlerim titremişti. Sonra hiç kesilmedi irtibatımız. Zaman içinde baba oğul ilişkisine döndü. Benim iki babam oldu, Haldun Bey’in babam olduğundan haberi olmadı. Strazburg’da tiyatro okuyup yurda döndükten sonra birçok değişik tiyatroda çalıştık. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu, Ayfer Feray Tiyatrosu. Devekuşu Kabare’de skeçlerim oynanıyordu. Televizyona bir şeyler yazıyordum. İsmim duyulmaya başlamıştı. Fransa’dan gelen çocuk diyorlardı benim için.

1979’da ŞAHLARI DA VURURLAR’ı yazdım. Piyasadan sıkılmıştım. Söyleyecek yeni bir sözüm vardı. Kendi tiyatromu kurmak istiyordum. Haldun Bey’i aradım. Yeni bir oyun yazdığımı, onun da okumasını çok istediğimi söyledim. Kabul etti Haldun Bey. Randevu verdi. O gün ustayla buluşmak için Divan’a nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Yüreğim trampet çalıyor. Öyle bir heyecan. Hava günlük güneşlik. Teşvikiye’den Elmadağ’a yürüdüm. Aklımdan neler neler geçiyor. Ya beğenmezse, ya hoşuna gitmezse… Korktuğum gibi olmadı. Haldun Taner, dünya beyefendisi bir adamdı. Benim gibi Çarşambalı da değildi. Ota boka sinirlenmezdi. Neyse oturdum ustamın karşısına, daktilo edilmiş textimi verdim. “Buyrun hocam, işte size ŞAHLARI DA VURURLAR.” Haldun Bey texti bana geri verdi. “Oku bakalım oyununu” dedi. “Çok uzun, vaktinizi almak istemem.” dedim. “Vaktim var, dinlerim.” dedi.

Başladım okumaya. Bir gözüm Haldun Taner’de. Gülüyor mu, eğleniyor mu onu anlamaya çalışıyorum. Texti okuyup bitirdikten sonra baktım ki Haldun Bey’in gözünün içi gülüyor. Ustam çok beğenmiş ŞAHLARI DA VURURLAR’ı. Sevinçten ne yapacağımı bilmez hallerdeyim.”Yalnız” dedi, “ilk perde finali çok sert olmuş. Bana kalırsa Ömer Hayyam idam edilmesin. İdamdan önce son arzusu sorulsun. Hayyam, İran’ın veliahtını görmek istesin. Şah, ortada karı yok ne veliahtı? Diye sorsun. Ömer Hayyam da menim acelem yok, men meklerem desin.”

O gün Haldun Bey bana harika bir perde finali hediye etti. Küçük sahnede eşek arıları oynarken Haldun Taner ilk kez geldi Ortaoyuncular’ı izlemeye. Sarıldım, elini öptüm. Karl Valentin’in 1.perdesini yeni yazmıştım. Okuması için hocama verdim. Okuduktan sonra aradı, randevu verdi. Yine heyecanla gittim ustama. Metni çok beğendiğini söyledi. Çok övdü beni, utandım. Kısa bir süre sonra kaybettik ustamı.”

TUNCEL KURTİZ VE ÜNLÜ ANLAŞMA

Tuncel Kurtiz hayran olduğum bir aktör. Tanışıklığımız çok eski yıllara dayanır. Bir gün tiyatroya geldi. Ses Tiyatrosu’nda Şeyh Bedrettin oyununu oynamak istediğini söyledi. “Buyur, oyna abi, tabi” dedim. Kaç para kira ödeyeceğini sordu. “Ne kirası? Burası senin tiyatron” dedim. Öpüşüp ayrıldık. Birkaç gün sonra tekrar geldi Tuncel Kurtiz, “Biz yine de bir anlaşma yapalım.“ dedi. “Peki lan abi.” dedim. O gece oturup iki maddelik bir sözleşme yazdım: Madde 1, Tuncel Kurtiz Ses Tiyatrosu’nda Şeyh Bedrettin oyununu oynayacaktır. Madde 2, anlaşmazlık halinde Ferhan Şensoy ve Tuncel Kurtiz dövüşürler.”

MÜNİR ÖZKUL

Üstattan biraz da Münir Özkul’u dinleyelim:

“Münir abiyle ilgili ne söylesem az kalır. Çok iyi bir oyuncu olmasının yanı sıra çok da naif bir insandı. En son FİŞNE PAHÇESU’nu izlemeye gelmişti. Oyun henüz başlamamış, perde kapalı. Salonda bir alkış koptu. Meğer Münir abi salona girmiş.

Değişik bir çalışma yöntemi vardı. Texti alır, kendi repliklerini bir deftere yazar, oradan ezberlerdi. Tiyatroyu bıraktıktan sonra evine çekilen Münir abiyi ikna ederek Ortaoyuncular’a katılmasını sağladım. Erol Günaydın ile birlikte İSTANBUL’U SATIYORUM oyununa katıldılar. Uzun zaman oynadık, çok turne yaptık. Meğer Erol abi de Münir abi de uçmaktan çok korkuyorlarmış. Bir uçak seyahatinde Erol abi Münir abiyi babalamış. “Uçak düşerse kavuğa ne olacak?” diye. Uçak sağ salim iniş yaptığında ikisi de toprağı öpmüş. Bir akşam elinde bir naylon torbayla tiyatroya geldi Münir abi. “Al bu senin.” dedi. Dümbüllü’nün kendisine devrettiği kavuğu getirmişti. Ağlamaya başlamadan önce “Dümbüllü sana naylon torbayla mı verdi kavuğu? Bir tören yapalım.” dedim. Bir törenle aldım kavuğu, yıllar sonra bir törenle Rasim Öztekin’e devrettim.”

AŞIK MAHZUNİ

Üstat Aşık Mahzuni ile de dostmuş. E sahnelerde çaldığı o sazın başıboş bir saz olacağını zannetmediniz herhalde. Ferhan Şensoy’un sarf ettiği her harf gibi sazına da üflenmiş bir Hu vardır. Gelin kendisinden dinleyelim:

“Mahzuni benim çok sevdiğim dostumdu. Turne için Almanya’ya gitmiştik. Orada tanıştık. İlkokulda mandolin çalıyordum. Sonra gitara, sonra akordiyona geçtim Celal Şahin hayranlığıyla. Fransa’da öğrenciyken saza başladım. FERHANGİ ŞEYLER’i Küçük Sahne’de oynuyorken sahneye girdim, Mahzuni en ön sırada oturuyor. Bilet almış. Hadi bakalım saz çalınacak, Mahzuni’ye karşı. Mümkün değil ve fakat çalınacak. Oyundan sonra muhabbet ettik. “Senin önünde saz çalmak çok ayıp. Kusura kalma.” dedim. “Sen kötü çalmıyorsun, sazın iyi değil gurban.” diyerek gönlümü aldı. 2 ay sonra müdüriyetten aradılar. “Aşık Mahzuni geldi” dediler. “Buyur edin” dedim. Elinde bir sazla geldi. Kendi ustasına özel olarak yaptırmış sazı. Ruhu şad olsun. Mahzuni ölmez. Bugün FERHANGİ ŞEYLER’de kullandığım, Mahzuni’nin bana hediye ettiği sazdır. Sazı gitar gibi çaldığımı görünce “Saza gıyma gurban.” demişti. Müthiş bir adamdı Mahzuni. Aşık geleneğinin en protest örneği. FERHANGİ ŞEYLER’de anlatıyordum. Çok acılar çektirdiler benim bu güzel dostuma. Köyündeki evini sayısız kez yaktılar. Tekrar yakmak için baştan onarmasını beklediler. En son evini yaktıklarında Mahzuni, Erim Erim Eriyesin diye türkü yaptı, Nihat Erim başbakandı.”

MAGIC CIRCUS, JEROME SAVARY VE YENİ BİR SERÜVEN

Ferhan Şensoy henüz Fransa’dayken yakaladığı bu asistanlık fırsatı için kendini çok şanslı hissettiğini söylüyor. İlk defa Türk olmasının bir işe yaradığından bahsettiği bu konuşması şöyle:

Magic Circus çok uluslu bir tiyatroydu. Savary’nin yaptığı bambaşka bir şeydi. Temel tiyatro kavramının oldukça dışında. Strazburg devlet konservatuarında yönetmenlik bölümünü seçmiştim. Yılsonunda Perinetti beni çağırdı. Staj için 3 yönetmen ismi verdi. Bunlardan birine asistanlık yapacaktım. Magic Circus’u önceden izleyip büyülenmiştim. Tercihim tabiki Savary idi. O günden sonra heyecanlı bir bekleyişti. Savary’nin geleceği günü iple çekiyordum. Havalimanına onu karşılamaya gittim. Uçaktan Jarome Savary’e benzer kimse çıkmadı. Kravatlı çantalı iş adamları, şişman teyzeler, yırtık blue jeanli bir meczup… Bütün yolcuların çıkmasını bekledim. Pilot ve hostesler de uçaktan inince kös kös okula döndüm. Ya uçağı kaçırmıştı ya da başka uçakla gelecekti. Okula ulaşınca kapıcı Savary’nin çoktan geldiğini, Perinetti’nin odasında olduğunu söyledi. Deli gibi tırmandım merdivenleri. Jerome’la tanışmak için can atıyordum. Perinetti bizi tanıştırdı. “İşte asistanın.” diye takdim etti beni. Meğer yırtık blue jeanli meczup Savary’nin ta kendisiymiş. “Asistan falan istemem!” dedi Savary, yüzüme bile bakmadan. Günlerdir yolunu beklediğim adam asistan olarak istemedi beni. Gözyaşlarımı tutmaya çalışarak paldır küldür indim merdivenleri.

Aşağı indiğimde kapıcı yolumu kesti. Perinetti’nin beni tekrar görmek istediğini söyledi. Meğer Savary, Türk olduğumu öğrenmiş. Kadrosunda hiç Türk olmadığı için ona asistanlık yapmama karar vermiş. Türk olmak ilk kez işime yarıyor, yeni serüvenim başlıyor. Deli bir yönetmendi Savary. Genel prova yapılacak, ortada somut bir oyun yok. Her şey onun kafasında. Sürekli akış değiştiriyor. Oyun günü geldi çattı. Hepimiz endişeliyiz. Kızılderililer ekibine dahil olduğum için ben herkesten fazla endişeliyim. Çünkü Kızılderililer çıplak. Bir mantara tüğ takılmış, Kızılderili oynayan arkadaşlar o mantarı kıçlarına sokacak. Çıplaklık sorun değil de aralarındaki tek sünnetli benim. Fazla dikkat çekiyorum.

İzleyiciye kavuşunca azdı Jerome Savary. Ardı ardına müthiş espriler patlatıyor. Doğaçlama hikayeler anlatıyor. Oyunculara, izleyiciye sataşıyor. Gülmekten kırıp geçiriyor. Maç gibi bir premier yapıyoruz. Maalesef bu oyunların kaydı yok. Belki bir yerlerde vardır ama bende yok. Olsaydı, defalarca izlemekten sıkılmazdım herhalde.

Çok uluslu tiyatro, dilden ziyade görsele dayanmalı. Hikayesi yerel değil beynelmilel olmalı. Jerome’un başarısı buydu. Çılgın bir takım kurmuştu. Müzisyen, akrobat, şarkıcı, dansçı, cambaz… Ne ararsan vardı.”

DON JUAN İLE MADONNA OYUNU PROVA GÜNLÜĞÜNDEN BİR KESİT

Gelin biraz da mutfağa girelim. Gitmek için sabırsızlandığımız o müthiş eğlenceli gösterilerin hemen hemen hepsi bu tarz provalarla oluşuyor. İşte sizler için içeriden bilgiler!

25 Şubat 1988 – Perşembe, 15.00

Prova pastalar yenerek başladı. Oyunda kullanılacak pastaların da böyle olmasına karar verildi. Rasim’in reklam filmi çekimi varmış, o gelene dek Leporello’yu Ertaç okudu. 16:30’da Rasim geldi. Tekrar baştan okundu. 7 Mart’ta oyunun yazarı Anca Visdei gelecek, bir ikinci perde çalışması yapılacak. Birinci perdedeki kadın erkek rollerinin değiştirilmesi, ikinci perde olarak düşünülüyor. Leporello eşcinsel olacak bu durumda. Oyun bu biçimde iki kez okundu. Derya Leporello’yu söylemekte biraz güçlük çekiyor. Ferhan ise dersini önceden çalıştığı için Leporello’yu doğru söylemenin tadını çıkarıyor. Rasim’in böyle bir sorunu yok. Çünkü kendisi Leporello ve hiç adını söylemiyor.

26 Şubat 1988 – Cuma, 15.00

Rasim ve Ferhan rollerini daha yaşlı okumaya başladılar. Rasim kendine iyi bir ses buldu. Ertaç şövalye için henüz bir ses bulamamaktan muzdarip. Şövalyenin heykel olarak oynaması üzerine tartışıldı. İkinci perde konusu, yazar gelene kadar askıya alındı. Birinci perde iki kez okundu. Bütün bunlar olurken, Ferhan provadan çok şömineyle uğraştı. Kusuruna bakılmıyor, bugün kendisinin doğum günü.

29 Şubat 1988 – Pazartesi, 15.00

Provaya Canan ve Boran katıldı. Ferhan oyuna ek olarak, Elviracık ve Doncuk Juan rolleri düşünüyor. Ara sahneler olarak. Ancak bu sahnelerin yazılması için yazarın gelmesi beklenecek. Ferhan çizdiği dekor eskizini getirdi. Ortada büyük bir yatak düşünmüş. “Bütün öykü bu yatağın çevresinde dönüyor!” dedi. Birinci perde iki kez okundu. Oyunun kostümlerini yapmak üzere Opera’dan Şanda Zıpçı geldi. Kendisine tekst verildi. Çizip geleceğini söyledi. Kostümleri Naşit’in dikeceği öğrenildiğinde bir an kara bulutlar dolaştı tepemizde. Sonradan Naşit’e prömiyer tarihini erken söyleme kararı alındı. Çünkü Naşit’in her nedense kostümü ancak prömiyere yetiştirmek gibi bir ağırlığı var.

FERHAN ŞENSOY VE YEŞİLÇAM

Sevgili üstat Yeşilçam’da da yer almış. Bir soru-cevapta şöyle bahsediyor bu maceralarından:

“Fransa’dan döndüğümde Halk Plajı diye bir filmde oynamıştım. Ufak bir rol. Çekimler bitti. Film vizyona girdi. Annemle sinemaya gittik filmi izlemeye. Annem heyecanlı, ben daha heyecanlı. Başladı film. Ben yokum. Dakikalar geçiyor, hala yokum. Annem sıkılmaya başladı. Derken denizin ortasında bir sandal, uzaktan seçiliyor, sandalın içinde birkaç adam. Biri de benim. İşte anne, oradayım! Sandalın üzerindeki adamlardan biri de benim diye dürtüyorum annemi. Pat değişiyor falan. Annem o filmde oynadığıma hiç inanmadı.

İkinci Yeşilçam deneyimim Temel Gürsu’nun çektiği Kızını Dövmeyen Dizini Döver filmiydi. Filmde iki jön var. Birini Mahmut Cevher oynuyor. Diğer jönü bana teklif etmek zorunda kaldı Temel. Daha önce başkalarına da teklif etmiş, kimse kabul etmemiş. Çünkü pis bir karakter. Rolü bana önerince derhal kabul ettim. Avansımı cebe attım. Zengin bir delikanlıyı oynuyorum filmde. Temel çağırdı. Birkaç şık takım elbise getirmemi söyledi. Yahu Temel, birkaç şık elbisem olsa bu filmde ne işim var? Parasızlıktan kabul etmişim zaten rolü. Senaryoyu rica ediyorum. “Senaryoya falan gerek yok. Sette anlatırım ben sana ne yapacağını.” diyor Temel. Çekimler başladı. Bana bir yerlerden zengin gösteren kostümler ayarlandı. İlk çekim günü Temel diyor ki “Atla arabaya, patinaj çekerek kalk, sokağın sonunda kaybol.” Yahu Temel, benim ehliyetim yok ki. Hayatımda hiç araba kullanmadım. Meğer oynayacağım karakter araba yarışları yapan bir tipmiş. Yine karışıyor ortalık. Oyuncuya senaryo vermezsen böyle olur tabi. Bana boyu boyuma, huyu huyuma bir dublör bulundu. Filmin yarısından fazlasını o oynadı. Bir de Müjde Ar’la yatak sahnelerim var. O sahneler gelince domuzlanmaya başladı dublör. Abi bu sahneleri de ben oyniyim? Hassiktir be dublör.” :))

YAZARLIK

Haydi gelin böylesine kuvvetli bir kalemi olan gerçek bir yazardan yazarlığı dinleyelim:

“Yazarlık, yalnızlık ve sessizlik gerektiren bir iş. Ben geceleri yazan bir yazarım. Gece yazar, sabaha karşı uyurum. Öğleden önce arayana hakaret ederim.”

“Uyanmam öğleni bulur. Sabah kahvemi içerken bir önceki gece yazdıklarımı temize çekerim. Normal insanların öğleden sonra dediği saatlerde kahvaltı yaparım.”

Günlük Tutma Ve Yazı Yazma Üzerine

Ferhan Şensoy’un küçük yaşlardan itibaren deli gibi yazdığını, lisede hafta sonları yazarak defterler bitirdiğini biliyoruz. Bakalım bize bu konuda neler söylüyor:

“Annem öğretmendi. Okumayı okula gitmeden önce annemden öğrendim. Annem de babam da iyi okurlardı. Babamın ciddi bir kütüphanesi vardı. O kütüphanenin içine doğdum ben. Okumaya yazmaya çocukluğumdan beri meraklıydım. Ortaokulu bitirince babam bana bir mezuniyet hediyesi almak zorunda kaldı. Daktilo istediğimi söyleyince “Arzuhalci mi olacaksın oğlum?” diye sordu. Kem küm ettim, o sene bana Remington bir daktilo alındı.

Günlük tutma işinin ciddiyet kazanması Tahir Alangu sayesinde oldu. Tahir Baba ile ilgili çok hikaye anlattım. Muhteşem bir öğretmendi. Çağının çok ilerisindeydi. Bir gün sınıfa girdi, dolma parmaklarıyla göstererek “Sen, sen, sen… sizler yazar olacaksınız. Çok okuyun. Günlük tutun mollalar!” dedi. Tahir Baba’nın parmakla gösterdiği küçük çocuklar; Nedim Gürsel, Selim İleri, Mahir Şaul, Engin Ardıç, İzzet Yasar, Ferhan Şensoy’du.

Ayrıca evet, hala aynı disiplinle günlük tutuyorum. Bir yerden sonra zayıflıyor hafıza. Günlük tutmasaydım muhtemelen şuan bunaktım.”

Ferhan Şensoy’un Oyun Yazma Süreci

“Oyunu yazmadan önce çok uzun düşünürüm ben. Çok kısa sürede de yazarım. “Beni Ben Mi Delirttim?” i 13 günde yazmıştım mesela. Çıkış noktam bir gazete haberi de olabilir, restoranda kavga eden karı koca da olabilir. Bilgisayarın başına oturmadan her şeyi kafamda tasarlarım. Ne yazacağımı bilirim. Şah Rıza gibi, Prenses Süreyya gibi gerçek kişileri kullanmıyorsam karakteri kendim yaratırım. Yaşayan kişileri örnek aldığım oyunlar nadirdir. Ortaoyuncular 40 yıldır birlikte oynayan bir ekip. Hepsi iyi oyunculardan oluşan sağlam bir ekip. Prova süremiz sıkıntısız geçer. Çünkü herkes sahnede ne yapması gerektiğini bilir.”

YIL YIL FERHAN ŞENSOY (FerhAntoloji Kitabından)

1951      Doğum: 26 Şubat, Çarşamba (Samsun). Annesi: Müjgan Şensoy (ilkokul öğretmeni). Babası : Yusuf Cemil Şensoy (tüccar, Çarşamba Belediye Başkanı)

1953      Ragibe isimli kız kardeşi doğuyor.

1956      Ahmet Vildan isimli erkek kardeşi doğuyor.

1957      Gazi Osman Paşa ilkokulu (Samsun)

1961      Galatasaray Lisesi (istanbul)

1968      ilk öykü ve şiirler yayımlanıyor (YENİ UFUKLAR).

1970      -Çarşamba Lisesi’ni bitiriyor.

                -ilk skeçler oynanıyor (DEVEKUŞU KABARE).

                -Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü.

                -Öyküleri (YENİ UFUKLAR) ve Şiirleri (SOYUT) yayımlanıyor.

                -JE M’EN FOUS BİLÂDER isimli yarı Fransızca yarı Türkçe bir oyun yazıyor, kurduğu GALATASARAY OYUNCULARI isimli amatör toplulukla, Haldun Taner’in himayesinde DEVEKUŞU KABARE TİYATROSU’nun salonunda bu oyunu prova ediyor, 12 Mart muhtırası ve sıkıyönetim ilanı sonucu, oyun bir kez, Haldun Taner, DEVEKUŞU KABARE oyuncuları, Altan Erbulak, Hüseyin Kutman, Vedat Günyol’un da aralarında bulunduğu bir gruba, tiyatronun kapısı içerden kilitlenerek gizlice oynanıyor.

1971      -Profesyonel oyunculuk (GRUP OYUNCULARI).

                -AYFER FERAY TİYATROSU.

                -İlk profesyonel yönetmenlik (GÜM GÜM GÜM- İSMET KÜNTAY/ PARAVANA KABARE).

1972      -Ecole Superieure d’Art Dramatique (T.N.S.)/ Strazburg’da tiyatro öğrenimi

1973      -MAGIC CIRCUS- DE MOISE A MAO (Yönetmen Jerome Savary’nin asistanı ve oyuncu).

                -DEVEKUŞU KABARE TİYATROSU’nda ilk oyun oynanıyor: HANELER (Haldun Taner ve Umur Bugay’ın ek skeçleriyle).

                -İlk oyun denemesi olan GÜLE GÜLE GODOT’yu Fransızca olarak GODOT GO HOME ismiyle yazıyor.

                -Fransızcaya çevrilmiş Türk yazarlarının (Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yunus Emre) metinlerini de kullanarak Fransızca bir kolaj oyun yazıyor: PROCHE ORIENT LOINTAIN! (Iraktır Yakın-Doğu).

1974      -THEATRE NATIONAL DE STRASBOURG/ LES RES-SOURCES NATURELLES PIERRE LAVILLE (Yönetmen Andre-Lois Perinetti’nin asistanı ve oyuncu).

– Montreal’de THEATRE DE QUATRE-SOUS’da Fransızca olarak yazdığı CE FOU DE GOGOL (?u Gogol Delisi) isimli oyununu sahneye koyuyor.

-Montreal’de THEATRE DE QUATRE-SOUS’da Fransızca olarak yazdığı HAREM QUI RIT (Gülen Harem) isimli müzikali yönetiyor ve oyuncu olarak oynuyor.

-Radio Canada’da CE FOU DE GOGOL’ün radyofonik versiyonu yayımlanıyor.

1975      -Montreal’de CE FOU DE GOGOL’le EN İYİ YABANCI YAZAR ÖDÜLÜ alırken oyunun tek kadın oyuncusu Monique Mercure en iyi kadın oyuncu ödülünü alıyor. Oyun, Radio Canada’da 2. kez yayımlanıyor.

                -Türkiye’ye dönüyor.

1976      -ALİ POYRAZOĞLU TİYATROSU’nda DUR KONUŞMA SUS SÖYLEME (yazar ve oyuncu).

                -TÜRK YAZARLARI TİYATROSU’nda oyuncu ve yönetmen.

                -İlk televizyon skeçlerini yazıyor: ALİ UYANIK. Ali Poyrazoğlu’nun oynadığı bu skeçlerin birinde, garson rolüyle ilk kez televizyona çıkıyor.

                -NİSA SEREZLİ-TOLGA AŞKINER TİYATROSU’nda oyunculuk.

                -DEVEKUŞU KABARE TİYATROSU’nda skeçleri oynanıyor.

                -Yazar olarak TRT televizyonuna skeçler yazıyor.

1977      -İlk kitap yayımlanıyor: KAZANCI YOKU?U.

                -İlk film çalışması: KIZINI DÖVMEYEN DİZİNİ DÖVER (Yönetmen: Temel Gürsu)

1978      -Mete İnselel ile ANYAMANYA KUMPANYA TİYATROSU’nu kuruyor.

                -Kendi yazdığı İDİ AMİN AVANTADAN LAVANTA oyununu oynuyor, yönetiyor.

                -Televizyon için yazdığı BİZİM SINIF dizisi ikinci bölümden sonra “öğretmenlerin manevi şahsiyetini tezyif ettiği” gerekçesiyle TRT’de yasaklanıyor.

                -ANYAMANYA KUMPANYA’dan ayrılıyor.

                -Oyuncu olarak katıldığı EVDEKİLER ve GİYİM KUŞAM DÜNYASI televizyon dizileri de, TRT’de tamamlanmadan yayından kaldırılıyor.

                -AYFER FERAY TİYATROSU (oyuncu).

                – ALİ POYRAZOĞLU TİYATROSU’nda BİZİM SINIF oyunu oynanıyor.

1979      -TRT televizyonunda SİZİN DERSANE dizisi (yazar ve oyuncu).

                -AYFER FERAY TİYATROSU’nda kendi yazdığı HAYROLA KARYOLA oyununu müzikliyor, oynuyor ve yönetiyor.

                -Stardust Gece Kulübü’nde, kendi yazdığı DEDİKODU ŞOV isimli bir kabare gösterisini Adile Naşit, Perran Kutman, Pakize Suda, Sevda Karaca, İstanbul Gelişim Orkestrası’yla sahneye koyuyor.

                -Stardust Gece Kulübü’nde Arda Uskan’ın yazıp Fuat Güner’in müziklediği KUKLA VE KUKLACI kabare gösterisini sahneye koyuyor.

                -ŞAHLARI DA VURURLAR oyununu yazıyor.

1980      -ORTAOYUNCULAR adıyla kendi tiyatrosunu kuruyor.

                -ŞAHLARI DA VURURLAR oyununu, yönetiyor, oynuyor ve Fuat Güner’le birlikte müziklerini yapıyor.

                -ORTAOYUNCULAR 14 Mart 1980’de, Harbiye’de, Yapı Endüstri Merkezi Salonu’nda perdelerini açıyor.

                –AVNİ DİLLİGİL JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ

                -DERGİ-13 EN BAŞARILI OYUN ÖDÜLÜ

                –TUNCAY ÖZİNEL TİYATROSU’nda AŞKIN GÖZÜNE GÖZLÜK oyunu oynanıyor.

                –KENTER TİYATROSU’nda dört haftalık gösteriden sonra, 10 Kasım 1980’de ORTAOYUNCULAR, Beyoğlu’nda Küçük Sahne’ye taşınıyor ve ŞAHLARI DA VURURLAR sürüyor.

1981      -PARASIZ YAŞAMAK PAHALI oyununu yazıyor.

                -KAHRAMAN BAKKAL SÜPERMARKETE KARŞI oyununu yazıyor, yönetiyor, Fuat Güner ve Özkan Uğur’un müzikleriyle ve Zeliha Berksoy’un katılımıyla oynuyor.

                -ŞAHLARI DA VURURLAR, Ortaoyuncular Yayınları’nın ilk kitabı olarak yayımlanıyor. Oyunun gösterileri sürüyor.

                -TUNCAY ÖZİNEL TİYATROSU’nda BİZİM SINIF oyunu oynanıyor.

                -Sınavla öğrenci alarak NÖBETÇİ TİYATRO isimli bir amatör grup kuruyor ve onlarla çalışmalara bağlıyor.

                -Küçük Sahne’nin 30.yılı dolayısıyla, Suzan Uztan ve Mücap Ofluoğlu, ORTAOYUNCULAR’ın konuğu olarak Aleksiev Arbuzov’un ESKİ MEDYA KOMEDYA’sını oynuyorlar. Ofluoğlu’nun sahneye koyduğu oyunun, yönetmen yardımcılığı ve dekorunu yapıyor.

                -TİYATRO-81 EN İYİ ERKEK OYUNCU ÖDÜLÜ

1982      -ŞAHLARI DA VURURLAR ve KAHRAMAN BAKKAL SÜPRERMARKETE KARŞI gösterileri sürüyor.

                -İran’da Humeyni dönemini anlatan ŞAHLARI DA VURURLAR’ın devamı niteliğindeki BİNBİR GECE CİNAYETLERİ’ni yazıyor. Oyun provadayken basında ilan ediliyor. İran Başkonsolosluğu’nun, ORTAOYUNCULAR’a yazdığı övgü dolu tehditkar bir mektup ve Dışişleri Bakanlığı’na başvurusu sonucu oyun provadan kaldırılıyor ve oynanmıyor.

                -AFİTAP’IN KOCASI İSTANBUL kitabı yayımlanıyor.

                -NÖBETÇİ TİYATRO’da Dürrenmatt’ın BÜYÜK ROMÜLÜS oyununu EN BÜYÜK ROMÜLÜS BAŞKA BÜYÜK YOK adıyla sahneye koyuyor.

                -KİRALIK OYUN’u yazıyor; müzikliyor, yönetiyor ve oynuyor.

                -Çorlu’nun Ulaş köyüne askere gidiyor.

1983      -Asker olarak Harbiye Orduevi’ne alınıyor.

                -Bertolt Brecht’in yedi şiirinden hareketle yazdığı ANNA’NIN YEDİ GÜNAHI’nı yönetiyor.

                -FIRINCI ŞÜKRÜ, DELİ VAHAP, NURİ VE ÖTEKİLER oyununu yazıyor, müzikliyor ve yönetiyor.

                -NÖBETÇİ TİYATRO’da AFİTAP’IN KOCASI İSTANBUL’u sahneye koyuyor.

                -İSTANBUL’U SATIYORUM oyununu yazıyor.

1984      -Askerliği bitiyor ve ŞAHLARI DA VURURLAR’la yeniden sahneye çıkıyor.

                -KÖŞEDÖNÜCÜ televizyon dizisini yazıyor ve oynuyor.

                -HAYROLA KARYOLA oyununu yeniden yazıyor, müzikliyor, Nurhan Damcıoğlu’nun katılımıyla oynuyor ve yönetiyor.

1985      -Aristofanes’in EŞEK ARILARI’nı yeniden yazıyor, yönetiyor ve oynuyor.

                -KÖŞEDÖNÜCÜ filminin senaryosunu yazıyor, filmde oynuyor ve filmi yönetiyor.

                -NÖBETÇİ TİYATRO’da bir Çehov kurgusu olan, ÇEHOVLARDAN BİR DEMET’i yönetiyor.

1986      -GÜNDESTE kitabını yayımlıyor.

                -Karl Valentin’in skeçleri ve yaşamından yazdığı İÇİNDEN TRAMVAY GEÇEN ŞARKI oyununu, Hümeyra ve Grup Gündoğarken’in katılımıyla oynuyor ve yönetiyor.

                -ŞEY BEY televizyon dizisini yazıyor ve oynuyor.

                -PARASIZ YAŞAMAK PAHALI oyununu film senaryosu olarak yeniden yazıyor ve yönetmen olarak filmi çekiyor.

                -BİR BİLEN filminin senaryosunu yazıyor, filmde oynuyor ve yönetiyor.

                -AYNA MERDİVEN kitabı yayımlanıyor.

1987      -MUZIR MÜZİKAL isimli müzikali yazıyor, ŞAN TİYATROSU’nda ORTAOYUNCULAR’a Grup Lokomotif ve Derya Baykal, Bülent Kayabaş, Sevil Üstekin, Tarık Pabuççuoğlu’nun katılımıyla oynuyor ve yönetiyor. 7 Şubat’da ŞAN TİYATROSU yanıyor, MUZIR MÜZİKAL tepki görüyor ve 21 gün hapis cezasına çarptırılıyor.

                -Tek kişilik gösterisi FERHANGİ ŞEYLER’i yazıyor ve oynuyor.

                -VARSAYALIM İSMAİL televizyon dizisini yazıyor, oynuyor ve yönetiyor.

                –NOKTA DORUKTAKİLER ÖDÜLÜ

1988      -İSTANBUL’U SATIYORUM oyununu yeniden yazıyor, müzikliyor, Münir Özkul ve Erol Günaydın’ın katılımıyla ORTA OYUNCULAR’da oynuyor ve yönetiyor.

                –ULVİ URAZ EN İYİ YÖNETMEN ÖDÜLÜ

                -SANAT KURUMU ÖDÜLÜ

                –İSTANBUL ŞEHİR TİYATROSU’nda Haldun Taner’in KEŞANLI ALİ DESTANI’nı sahneye koyuyor.

                –Anca Visdei’nin DON JUAN İLE MADONNA oyununu Fransızcadan çeviriyor, yönetiyor ve Derya Baykal ile oynuyor.

                –Derya Baykal’la evleniyor.

                –SOYUT PADİŞAH oyununu yazıyor.

                –DÜŞBÜKÜ kitabını yayımlıyor.

1989      -SOYUT PADİŞAH oyununu yönetiyor ve oynuyor.

                -İSTANBUL’U SATIYORUM ve FERHANGİ ŞEYLER gösterileri sürüyor.

                –AVNİ DİNGİLLİ ÖDÜLÜ

                -NASRETTİN HOCA MİZAH ÖDÜLÜ

                -KÜLTÜR BAKANLIĞI JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ

                -HEY-GIRL YILIN OSKARLARI ÖDÜLÜ

                -KEL HASAN EFENDİ’DEN GÜNÜMÜZE GELEN ‘KAVUK’U MÜNİR ÖZKUL’DAN DEVRALIYOR.

                -Kızı Müjgan Ferhan doğuyor.

                -Tarihi SES-OPERETİ’ni onarıyor ve SES-1885 adıyla açıyor.

                -ORTAOYUNCULAR, SOYUT PADİŞAH oyunuyla Küçük Sahne’den SES-1885’e taşınıyorlar.

1990      -İkinci kızı Neriman Derya doğuyor.

                -KAHRAMAN BAKKAL SÜPERMARKETE KARŞI’yı ikinci kez sahneye koyuyor ve oynuyor.

                -Pierre-Henri Cami’nin yaşamı ve yapıtlarından giderek yazdığı YORGUN MATADOR’u müzikliyor, oynuyor ve yönetiyor.

                -Sezen Aksu’yla BÜYÜK YALNIZLIK filminde oynuyor (Yönetmen: Yavuz Özkan).

                –NOKTA DORUKTAKİLER ÖDÜLÜ

                -ALTAN ERBULAK ÖDÜLÜ

                FERHANGİ ŞEYLER Paris’te sergileniyor, İSTANBUL’U SATIYORUM’la birlikte gösterileri sürüyor.

1991      -Ünyeli amatör yazar Cihan Öksüz’ün skeçlerinden oluşturduğu AŞKIMIZIN GEMİSİ FINDIK KABUĞU oyununu oynuyor ve yönetiyor.

                -İSTANBUL’U SATIYORUM’u Tomris Uyar İngilizceye çeviriyor.

                -GÜLE GÜLE GODOT’yu Türkçe olarak yeniden yazıyor, müzikliyor, oynuyor, yönetiyor.

                -SHOW TV için VARSAYALIM İSMAİL dizisini yeniden yazıyor, oynuyor ve yönetiyor.

                -KAHRAMAN BAKKAL SÜPERMARKETE KARŞI kitabı yayımlanıyor.

                -NOKTA DORUKTAKİLER ÖDÜLÜ

1992      -İNGİLİZCE BİLMEDEN HEPİNİZİ I LOVE YOU kitabı yayımlanıyor.

                -KÖHNE BİZANS OPERASI’nı yazıyor, Fikret Kızılok’un müziğiyle oynuyor ve yönetiyor.

                -FERHANGİ ŞEYLER, Sydney ve Melbourne’de sergileniyor.

1993      -PARASIZ YAŞAMAK PAHALI oyununu yeniden yazıyor, Alper Maral ile müzikliyor, oynuyor ve yönetiyor.

                -ŞU GOGOL DELİSİ oyununu Türkçe olarak yeniden yazıyor, yönetiyor; Derya Baykal oynuyor. Bu oyunla, Derya Baykal AVNİ DİLLİGİL EN İYİ KADIN OYUNCU ÖDÜLÜ’nü, Canan Göknil AVNİ DİLLİGİL EN İYİ GİYSİ ÖDÜLÜ’nü alırken, oyun da AVNİ DİLLİGİL EN ÖZGÜN OYUN ÖDÜLÜ’nü alıyor.

                -GÜLE GÜLE GODOT kitabı yayımlanıyor.

                -DENEMELER kitabı yayımlanıyor.

                -KAHRAMAN BAKKAL SÜPERMARKETE KARŞI oyunu amatör bir Türk tiyatro topluluğu tarafından New York’ta sergileniyor.

                –ALTIN OBJEKTİF ÖDÜLÜ

                –ATV televizyonunda KAYBET KAZAN isimli bir yarışma programının sunuculuğunu yapıyor.

1994      –Kiraladığı bir gemiyi yüzen tiyatroya dönüştürüyor, İÇİNDEN DALGA GEÇEN TİYATRO adını verdiği bu geminin tiyatro salonunda, yazdığı, müziklediği SEYİRCİLİ SEYİR DEFTERİ oyununu oynuyor ve yönetiyor. Yine aynı geminin 2.katındaki barda, saat 24:00’ten sonra KIRKAMBAR GECE TİYATROSU KABARE gösterisini yapıyor.

                -İSMAİL DÜMBÜLLÜ ÖDÜLÜ

                -FERHANGİ ŞEYLER 1000.gösterisine ulaşıyor.

                -ALTIN FREKANS ÖDÜLÜ

1995      -FLASH TV’de AKŞAM TIRAŞI isimli canlı yayınlı bir söyleşi programı yapıyor.

                -ÜÇ KURŞUNLUK OPERA’yı yazıyor, sahneye koyuyor ve oynuyor.

                -FELEK BİR GÜN SALAKKEN isimli tek kişilik oyununu yazıyor, müzikliyor ve dünya prömiyerini Çarşamba’da yaparak Anadolu turnesiyle oynamaya başlıyor. Oyun 82 kez Anadolu’da sergilendikten sonra 1. Uluslar arası Magosa Kültür ve Sanat Festivali’ne katılıyor.

                -KANAL D için BOŞGEZEN VE KALFASI isimli TV dizisini yazıyor, yönetiyor ve oynuyor.

                –KÜLTÜR BAKANLIĞI EN İYİ TOPLULUK ÖDÜLÜ

1996      -Anca Visdei’nin APTALLARA GÜZEL GELEN TELEVİZYON DİZİLERİ oyununu yönetiyor ve oynuyor.

                -KAPLAMA ALANI DIŞINDA isimli film senaryosunu yazıyor.

                -OTELLER KİTABI isimli kitabı yayımlanıyor.

                -Yayımlanmamış kitabı GECEDESTE’den numarasız sayfalar ÖKÜZ DERGİSİ’nde yayımlanıyor.

1997      -Haldun Taner’in düzyazı, öykü, skeç ve şakalarından HALDUN TANER KABARE isimli bir oyun kurguluyor; Derya Baykal’ın sahneye koyduğu oyunda oynuyor ve dekor yapıyor.

                –EN BAŞARILI İLETİŞİMCİLER ÖDÜLÜ (En iyi deneme yazarı)

1998      -ÇOK TUHAF SORUŞTURMA oyununu yazıyor, sahneye koyuyor ve oynuyor.

                -FALINIZDA RÖNESANS VAR kitabı yayımlanıyor.

1999      -Eşi Derya Baykal için tek kişilik kadın oyunu ŞU AN MUTFAKTAYIM’ı yazıyor ve yönetiyor.

                –HAZİRAN 1999 AYIN İLETİŞİMCİSİ ÖDÜLÜ

                -OYUN ATÖLYESİ’nde Steven Berkoff’un DOLU DÜŞÜN BOŞ KONUŞ isimli oyununu sahneye koyuyor ve dekorunu yapıyor.

                -CINE-5 televizyonuna FERHAN ŞENSOY TV isimli program düzenliyor ve tek başına oynuyor.

2000      -Anton Çehov’un eseri VİŞNE BAHÇESİ’ni, çağdaş bir Karadeniz öyküsü olarak; “FİŞNE PAHÇESU – Cehov lazdur laz kalacaktur.” adıyla sahneye koyuyor, oynuyor ve dekorunu yapıyor.

                –AVNİ DİLLİGİL EN İYİ YÖNETMEN ÖDÜLÜ

2001      -SAHİBİNDEN SATILIK BİRİNCİ EL ORTAOYUNU yazıyor ve oynuyor.

                –AVNİ DİLLİGİL EN İYİ YAZAR ÖDÜLÜ

                -Radio Contact’ta RADYOSTROFOBİ adlı bir radyo programı yaptı.

                –TERAKKİ VAKFI ONUR ÖDÜLÜ

                –Özgeçmişsel romanı KALEMİMİN SAPINI GÜLLE DONATTIM yayımlanıyor.

                –KÖKÜ BİTTİ ZIKKIM ZULADA oyununu hazırlayıp oynuyor.

                -UNIMA GELENEKSEL TÜRK TİYATROSUNA HİZMET ÖDÜLÜ

2002      -KAHRAMAN OSMAN  oyununu yazıyor, Derya Baykal ve ORTAOYUNCULAR ile oynuyor.

                -RUM MEMET isimli öykü kitabı yayımlanıyor.

                -SANAT KURUMU EN İYİ OYUN YAZARI ÖDÜLÜ

                -AFİFE JALE/MUHSİN ERTUĞRUL ÖDÜLÜ

                -BİRİ BİZİ DİKİZLİYOR oyununu hazırlayıp ORTAOYUNCULAR ile birlikte oynuyor.

2003      -KABARemajör adıyla bir kabare gösterisi yazıyor: GECE ORMANDA ÇOK KOMİK BİR ŞEY OLDU.

                -BENİ BEN Mİ DELİRTTİM isimli oyunu yazıyor ve ORTAOYUNCULAR ile sahneye koyuyor.

                -KİTAPLIK dergisinde denemeler yazmaya başlıyor.

                -Tüm eserlerinden kendi seçkisi olan FerhAntoloji isimli kitabı yayımlanıyor.

FERHAN ŞENSOY KADAR İYİ BİR YAZAR OLABİLMEK İÇİN HATMEDİLMESİ GEREKEN BAZI ŞAİRLER / YAZARLAR

  • SAİT FAİK ABASIYANIK
  • OSMAN CEMAL KAYGILI
  • FAHRİ CELALETTİN GÖKTULGA
  • MEMDUH ŞEVKET ESENDAL
  • ANTON ÇEHOV
  • HEINRICH BÖLL
  • FRIEDRICH DÜRRENMATT
  • ÜLKÜ TAMER
  • OKTAY AKBAL
  • HALDUN TANER
  • NAZIM HİKMET
  • BORIS VIAN
  • JEROME SAVARY

Başlıca Kaynaklar Ve Teşekkür

  • FerhAntoloji – Ferhan ŞENSOY
  • Gündeste – Ferhan ŞENSOY
  • Kalemimin Sapını Gülle Donattım – Ferhan ŞENSOY
  • Anca Visdei’nin DONJUAN İLE MADONNA – ORTAOYUNCULAR 1988
  • ORTAOYUNCULAR

Bu çalışmayı hazırlamama yardımcı olan, bana eski arşivlerden kaynaklar gönderen sevgili dostum Hüseyin YILDIRIM’a teşekkürü bir borç bilirim.

Sitemizde her hafta Türkiye’den farklı doğal güzellikler, bisiklet, kamp alanları, seyahat, seyahat haberleri ve birçok içerik yayınlıyoruz. Sitemize kayıt olarak yazılarımızdan anında haberdar olabilirsiniz. Görüş ve önerilerinizi sosyal medya hesaplarımızdan bize bildirebilirsiniz.

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık