0

İbrahim Ethem Bey’in yazdığı günlüklerden oluşan Demirci Akıncıları Kitabından derlediğimiz Demirci Akıncıları belgeselinin metin hali her cuma yayında olacak. Dokuz bölümden oluşan projenin yedinci bölümü 4 Haziran 2021’de yayınlandı. Her Cuma birer bölüm olacak şekilde Youtube Beş TV kanalında yayında olacak. Eski türkçe olduğu için bu sitede de yazı versiyonu yayınlanacak.

Çete hayatında; “Pabuç ayaktan çıkmaz, tüfek elden bırakılmaz ve emanet verilmez.” diye bir darbı mesel vardır. Tüfekler ya daima baş altında veyahut bacaklar arasında olarak yatılır. Fişeklik, tabanca, pabuç, katiyen çıkmaz. Daima bu düstura riayet elde edildiği halde; o akşam tabancamın birisini belimden çıkararak başımın altına koymuştum. Zira altımızda bir şey olmadığı gibi iki tabanca ile yatmak ve dönmek mümkün olmuyor, fişeklik ağır olduğundan pek çok zahmet çekiliyordu.

Bir haftadan beri mütemadiyen yürüyüş ve uykusuzluk bizi fena bir vaziyete sokmuştu. Kahve içtim ve süvarinin hareketinden yarım saat sonra şafakla beraber hareketimizi pehlivan ağaya söyleyerek tekrar uzandım. Bu sırada bir silah patladı. Kazara silah boşalttılar dedim. Pehlivan ani dışarıya çıktı. 2 dakika sonra daha birkaç el silah atılınca, bittabi mesele başka bir şekil altından kalktım ve oturdum. “Atmayın atmayın Bakırlı geliyormuş.” diye bir ses işittim. Esasen gelmesi için yazdığımız bakırlı Mustafa müfrezesine yanlışlıkla nöbetçiler tarafından silah atıldığını zannederek kahve cezvesini tekrar ateşe sürmeye başladım. Fakat silah sesi şiddetlenmeye ve çadır civarından geçen kurşunların vızıltısı işletilmeye başlandı. Pehlivan ağa dışarıdan bağırdı: “İbrahim bey ne duruyorsun düşman.” dedi. Derhal dışarıya çıktım hakikaten her taraftan kurşun geliyordu. Düşman askeri ile efradımız birbirinin boğazına sarılmış, birbirine karışmış bulunuyordu. Efradı toplama ve bir taraftan yararak ablukat haricine çıkmaya uğraştık ise de imkanı yoktu.

Yalnız meydanda Pehlivan Ağa, Yunus Çavuş, ihtiyat zabiti Malatyalı Hikmet ile Halil Efenin ailesi Makbule hanım vardı. En büyük mesele bu kadını kurtarmak olduğundan; derhal Yunus çavuş muhafazasında, silah sesi gelmeyen bir noktaya gönderdik. Ve bizde mukabil tarafa ataş açtık. Kadın gidiyorken biz müdafaa ediyorduk.

Bilahare bizde bir tarafa taarruz ile abluka hattına yarmağa karar vererek unuttum tabancamı almak üzere çadıra gittim. Tabancayı alıp çıktığında, çadırın etrafında onu mütecaviz düşman askeri ile karşılaştım. Elimde tabancayı gören düşman neferleri firara başladılar. Bundan bir istifade Hikmet ile pehlivan ağanın yanına gittim. Durmak beklemek daha büyük felaketi mucip olacağından: onar hatfe mesafe ile ilerliyor ve helalleşiyorduk.

Sabah olmak üzere; hava Dumanlı, sisli ve soğuk. Dört taraftan 15 20 metre mesafede şiddetli bir ateşe maruz kaldık. Artık ümidimizi kesmiş, hayatımızın son demlerini yaşıyor bir vaziyette yere oturarak derhal şuna karar verdik. “Müfreze Kamilen dağılmış ve düşman bizi adamakıllı muhasara etmiştir. Kurtulmak imkanı pek güç. Düşman eline düşmemek için birbirimizi öldürelim ve fakat sabah olmadan ablukanın daha 1 2 noktasına taarruz ve talihimizi son defa olarak tecrübe edelim.” dedik. Ancak taarruz’dan evvel Hikmet iki bombanın telini açarak eline alacak ve benimle pehlivan ağa arasında hareket ederek tehlike anında bombaları ateşleyecek.

Bu Hayati kararı veren ve verdiren kuvvet neydi? Bittabii vatan aşkı, millet sevgisi ,türk kanı gibi Mukaddes mefrumlarda başka ne olabilirdi.

Ceylan’ın İtlafı

Kışın geçmesi ile; müfrezeleri süvari’ye tahavvülü karargir olmuş. Evvelce belayı muhafaza ötede beride terk edilen hayvanatın cemine başlanmıştı. Bu münasebetle 25 Mart 1922 Cumartesi günü, Pehlivan, Hacıveli Gördes istikametine gitmiş; ve ben de Kadıdağlı Pehlivan Ağa ve Süvari ile Gökseki Dağı’nın muhteşem orman ve yaylalarını takiben zirvesindeki Karaoğlan mevkiine gelerek burada yemek yemiş ve Saatçı Molla Mustafa namında birisine tesadüfle 25 haneden mürekkep Gördes’in Kobaklar karyesine ancak saat 2’de muasalat edebilmiştim. Sebebi de biraz tehlike hissedildiğinden ve gayet sarp dağlardan gitmeye mecbur olduğumuzdan köye geç geldik. Bir haftadan beri adam akıllı yemek yemediğimizden Kobaklar ahalisinin verdiği süt ve yoğurtla iyice karnınızı doyurarak gece istirahate edildi. Akdağ’da bıraktığımız hayvanların düşman eline geçmemesi için: muhafızları tarafından itlaf edildiğini işiterek, fevkalade müteessir oldum. Zira Ceylan adındaki yüzlerce Süvari atı içinde Yekta idi. ve bütün evsafı haiz bulunuyordu. Fakat ne çare yapılacak bir şey kalmamıştı. Yalnız düşman eline geçmediği için memnun idim. 

Umarım yazımızdan keyif almışsınızdır.

Sitemizde bisiklet, kamp alanları, seyahat, seyahat haberleri ve birçok içerik yayınlıyoruz. Sitemize kayıt olarak yazılarımızdan anında haberdar olabilirsiniz.

“Olmazsa Olmaz Uygun Fiyatlı Kamp Ürünleri” #isbirligi

“Yaz Sezonu Ucuz Çadır Önerileri” #isbirligi

“Kampta Kullanışlı Mutfak Ürünleri” #isbirligi

“Kullanışlı Bisiklet Aksesuarları Tavsiyeleri (50 Ürün)” #isbirligi

Diğer serilerimiz: Gezdim Gördüm, Seyahat Haberleri, Kamp, Yöre Yöre Lezzetler.

Sosyal medya hesaplarımızdan görüş ve önerilerinizi iletebilirsiniz.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir