Birçok yabancıya göre İngilizler çekingen, bastırılmış, dirençli, duygusuz ve kendi kendini kontrol ediyor. Peki bu “sert üst dudak” Britanya ile nasıl bu kadar yakından ilişkilendirildi?
OLIVIER GUIBERTEAU AKTARIYOR
İngiltere
“Sokak temizlikçisi, Londra’nın merkezinde, Leadenhall Market’in dışındaki küçük bir masada oturuyordu, bakışları önünde büyük bir fincan çaya sabitlenmişti. 60 yaşında bir adamla birkaç hafta önce bir önceki pazar ziyaretimde tanışmıştım.
“Tekrar?” diye sordu, yan masada otururken bana bakmadı. “Evet, sadece hızlı bir ziyaret için,
” Yanıtladım. Birkaç dakika sessizce oturup 19. yüzyıl pazarına baktık.
Dün gece Boris’in konuşmasını gördün mü? sonunda mırıldandı. Başımı salladım.
“Kanlı Covid,” dedi, gürültülü çocuklardan şikayetçi bir şekilde.
Çayını süzmeden ve ayağa kalkmadan önce başını hafifçe salladı. “Ah peki, devam etsen iyi olur.” Benim yönümde kısa bir başını salladı, büyük kemerli geçitte gözden kayboldu ve Viktorya dönemi kapalı çarşıya girdi.
Çok İngiliz bir etkileşimdi. Abartısız, güler yüzlü, duyguları aydınlatmak; bu, İngiliz stoacılığıydı. Hepimiz basmakalıpları, daimi topumuz ve zincirimiz ile dolaşırız. Biz İngilizler, birçok yabancıya göre, çekingen, bastırılmış, dirençli, duygusuz ve kendi kendini kontrol eden biriyiz. “Sert üst dudak” olarak adlandırılıyor, (aşırı İngiliz stoacılığının moda biçimi) genellikle bodur stoacı olarak güvercinlik yapıyoruz. EM Forster, yurttaşlarının “iyi gelişmiş bedenlere, oldukça gelişmiş zihinlere ve gelişmemiş kalplere” sahip olduklarından yakınıyordu. Peki bugün bunların hepsi ne kadar doğru?”
DUYGUSAL ÖZ DENETİM KALESİ
Birleşik Krallık
Kökleri Antik Yunan’da olan Stoacılık acı ve zorlukları anlama ve bunlarla şikayet etmeden başa çıkma felsefesi olarak ortaya çıktı. İngilizler hakkında, eski İngiliz mantrasından “sakin ol ve devam et” ten bir fincan çayın bir krize tek uygun yanıt olduğu inancına kadar büyüleyici bir metanet olduğu kesinlikle doğru.
İngiltere’yi ziyaret edenler, sözlüğümüzün zorluklar karşısında cesaretlendiren veya teşvik eden çok çeşitli ifadeler ile geldiğini fark edecekler. Sadece birkaç isim vermek gerekirse, “karıştırın”, “fişten çekin”, “çene yukarı”, “asker”. Başını dik tutarak zorluklarla yüzleşmek, İngilizler için sarhoş edici bir imaj.
Guiberteau: “Bu tür bir stoacılığa yöneliyoruz, ama biz gerçekten de birçoklarının inandığı gibi duygusal özdenetim kalesi miyiz? Her türden günlük duygusal tepkiyi sıralayan 2012\’den bir Gallup anketi, duygusal kontrolün ünlü kalesi olan İngiltere\’yi duygusal tepkinin üst yarısında, doğrudan İsveç ve Yunanistan arasına yerleştirilmiş bir şekilde gösterdi. Ankete katılan 151 ülkeden doksan üçü, her gün İngilizlerden daha az duygu gösterdiğini bildirdi. İstatistiksel olarak, en azından, pek çoğunun sandığından çok daha duygusal olduğumuz görülüyor. Şimdi kim olduğumuzu daha iyi anlamak için çok daha geriye doğru bakmalıyız.”
İNGİLİZ STOACILIĞININ KÖKENİ
ingiliz At ArabasI
Dört yüz yıl önce, İngiliz şahsiyeti bugün gördüğümüz genel kabul görmüş stereotipten çok farklıydı. Ağlayan Britannia: Gözyaşları İçindeki Bir Ulusun Portresi adlı kitabında, Thomas Dixon, Shakespeare döneminde İngilizleri “terleme, sarhoşluk, et yeme, öfke, şiddet, basit fikirlilik ve melankoli” ile tanınıyor olarak anlatmıştı.
Yıllar süren devrimler, sanatsal ve kültürel değişimler İngilizlerin bu konuda hocası olmuştu aslında. Dünya’yı fethedip geri kaybettikleri 150 yıl bu konuda çok etkili olmuştu ve duygu belirtilerinde tam bir daire çizerek bambaşka bir hale gelmiş oldular.
Günümüze döndüğümüzde ise; bu yıl 5 Nisan\’da, Kraliçe millete seslendi ve onlara “öz disiplinin, sessiz iyi huylu kararlılığın ve dostluk duygusunun bu ülkeyi karakterize ettiğini” hatırlattı. Bir kez daha ulusun iyiliği için “yıldırım” ruhlarını selamlamalarını istedi.
Bizimle diğer haberlere ve içeriklere pedallamak için kaydolmayı ve sosyal medya hesaplarımızı takip etmeyi unutmayın!