Şeyh Edebali Türbesi

?eyh Edebali Türbesi

Bilecik denildiğinde akla gelen ilk yer Şeyh Edebali Türbesi’dir. İslam ilahiyatçısı, din bilgini olarak Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarına damgasını vurmuştur. Şeyh Edebali, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi‘nin kayın babası ve akıl hocasıdır. Bundan ötürü Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu sayılmaktadır.

Ulaşım

Bilecik şehir merkezinde yer almaktadır. Bilecik otogarı’nın hemen karşısında türbeye giden bir yol bulunmaktadır. Yolu takip ederek yaklaşık 2-3 kilometre uzaklıkta yer almaktadır.

Şeyh Edebali Kimdir?

Şeyh Edebali (1206-1326),Osmanlı Devleti’nin kurulu? yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocası, Râbi’a Bala Hâtun’un babasıdır. Osmanlı Devleti’nin fikir babalarından bir tanesidir. 1206 yılında doğduğu düşünülmektedir. 1326’da 120 yaşlarında Bilecik’te vefat etmiş, dergâhının zikir odasına gömülmüştür.

Osman Gazi’nin kayınpederi olup 3 çocuğu vardır. Mahmud Paşa, Mehmed Paşa, Râbi’a Bala Hâtun-dur Osmanlı beylişi kurulduktan sonra epey bir süre Bilecik’te ikamet etmiştir. Yetiştirdiği müridi Dursun Fakih Osmanlı Devletinin ilk kadısı olarak bilinmektedir. Şeyh Edebali aslen Karamanlı’dır. İlk eğitimini Hanefi fıkıhçısı Necmeddin ez-Zâhidî’den aldı. Daha sonra Şam’a giderek dönemin meşhur alimlerinden dersler aldı. Tefsir, hadis ve islam hukukunda uzmanlaştı.

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye Nasihatleri

“Ey Oğul!
Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
Güceniklik bize; gönül almak sana..
Suçlamak bize; katlanmak sana..
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana..
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun.
Beyliğini mübarek kılsın.
Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın.
Uzaklara iletsin.
Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.
Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız.
Tıkanıklığı temizlemeliyiz.
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin..
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..
Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır.
Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.
Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı ve atanı say!
Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme!
Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir…
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır.
Düşman, insanın kendisidir.
Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.
Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir.
Ülke sadece idare edene aittir.
Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur.
Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.)
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz.
Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar.
Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez.
Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar.
Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı…
Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.
Savaşı sevmem.
Kan akıtmaktan hoşlanmam.
Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir.
Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır.
Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir.
Bey memleketten öte değildir.
Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.
Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok.
Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır.
Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz.
Yalnız başına kalsa da!
Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.
Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!..
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”
Şeyh Edebali, 13. Yüzyıl, Söğüt-Bilecik-Türkiye

Kaynak: Osman Nûri Topbaı, Âbide Sahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları

Umarım sizler için faydalı bir içerik olmuştur. Yazılarımızdan anında haberdar olmak için kayıt olabilir, bizlere sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz..

Diğer serilerimiz: Gezdim Gördüm, Seyahat Haberleri, Kamp, Bisiklet

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık